Her zaman bahsettiğim gibi ana destinasyonum Manila’dan, Bali adasına geçeceğim ama bazen çok bilmek üst üste hataları peş peşe getiriyor ve size büyük bir tecrübe kazandırıyor. Bu yazımda Filipinler’in başkenti Manila’dan Endonezya’nın en çok tanınan adası Bali’ye geçiş hikayemi sizlerle paylaşıyorum.
İstanbul’da genel olarak kaybolmasam da bazı yerlerde navigasyon desteği alıyorum ama Manila derseniz bir navigasyon’a ihtiyacım olmuyor. Manila’yı öyle çok yürümüşüm ki artık nereye gideceğimi iyi biliyorum. 14 Mart tarihinde Boracay (Kalibo) hava alanı üzerinden Manila’ya indim ve bir gece Makati’de konaklayarak 15 Mart tarihinde Bali adasına uçmak için yine yola düştüm. Boracay – Kalibo – Manila arasında çanta ve yol beni yormuş olacak ki, 15 Mart’ta üst üste hata yapmaya başlıyorum.
Baclaran LRT
15 Mart 2018 yolculuk öncesi Manila’dayım ve her şey benim için sıradan. Makati’den Gil Puyat LRT 1 durağına ulaşarak, Baclaran semtine ulaşıyorum. Baclaran semti Manila’dan uçuş yapmadan önce benim her zaman yemek için uğradığım bir yer. Geleneksel MC ziyaretimin ardından karşı köşede bulunan 7-Eleven’dan biskivü alıp çantamın küçük olması nedeni ile yürümeye karar vererek Jeepney tercih etmeyerek ilk hatamı yapıyorum.
Baclaran MC “Geleneksel uçuş öncesi Big Mac”
Aslında yürümek bir hata değil lakin uçuş sonrası yürümek mantıklıdır
, uçuş öncesi hava alanına yürümek vakit alacağından bazen yetişememe duruunuz olabilir ve bunun size büyük bir maliyeti olabilir. Durum şöyle gelişti 14 Mart’ta Boracay uçuşunun varışı Terminal 4’tü, Terminal 4 sadece domestik yani iç hatlarda kullanılıyor.
Buraya kadar her şey normal daha önce Asya kıtası içerisinde uçuşlarımızın bir çoğunu Terminal 1 üzerinden yaptığımız için ben bileti kontrol etmeden yönümü Terminal 1’e çevirip giriş kapısına kadar geldim. Orada benim uçtuğum firmanın Terminal 1 üzerinden kalkışı olmadığını ve muhtemelen de uçağımın Terminal 4’ten kalkacağını bana belirttiler. Terminal 4 iç hatlar olduğuna göre uçağın oradan kalkmadığı benim için kesindi ve buna göre Terminal 2 yada 3’ten kalkacak uçağa yetişmem gerekiyordu. Air Asia uygulamasında terminal yazmıyordu ama e-mail’de Terminal 3 diye not düşülmüştü. Terminal 1,2,4 bir birlerine çok yakın olsa da 3 tam ters köşeydi ve işler buradan itibaren karışmaya başladı.
Manila Airport Terminal 1
Buradan hızlı ve ekonomik bir şekilde kurtulmam gerekiyordu ve hemen bir jeepney’e atlayarak Terminal 4’ün önünden geçerek yol ayrımına kadar gittim. Yol ayrımında jeepney baclaran yönüne devam ediyor ve Terminal 3 ise tersi yönünde. İndiğim yerden terminal 3’e jeepney geçmiyor 500 metre yürümek zorundayım o arada dakikalar geçmekte taksiciler ise terminal 3’e yakın olduğum için durmamakta israrcı.
Telefonu cebimden çıkarıp grab çağırmak üzereyken bir üç tekerlekli bisikletçi beni avlamak üzere… Uçağın kaçmaması adına bisiklete bile razıyım. Bisikletçi ile konuştuğumda taksi tutmak istediğimi söyledim, kendisi de çoğu taksinin durmayacağını beni çok hızlı götürebileceğini söyledi. Sana 50 peso veririm dediğim de kabul etti ve yola çıktık. Parayı peşin vermek istedim ama kabul etmedi. Bisiklete binmek ikinci hatamdı ve bisikletçinin verdiğim parayı kabul etmemesi ise bana göre yine benim haneme yazılmış üçüncü hataydı.
Bisiklete binmem neden hataydı? Çünkü hava alanına giremeyecekti, bu yolda giderken aklıma geldi. Gerçekten de yol ayrımına geldiğimde bisikletçi buradan daha ileriye gidemeyeceğimizi söyledi. Terminal 3 ile aramızda gözle görülen mesafe 1000- 1500 metre civarındaydı ve bu işe canım sıkılmıştı ama birazdan bisikletçi ile canımız daha çok sıkılmaya başlayacaktı. Bu konuya hepiniz dikkat edin aramızda ki diyalog şöyle gelişti. Bisikletçi bence 50 pesos’u hak etmedi çünkü hava alanı ile aramda uzun bir mesafe vardı. Ben yinede 50 pesos’u kendisine uzattığımda kendisi kabul etmedi ve benden 150 pesos istedi.
Peki bu nasıl oldu? Kendisine bana 50 dediğini söyledim ama kendisi ben sana one fifty dedim diye diretti. Grab ise aynı noktadan Terminal 3’ün kapısına 120 pesos’a götürüyordu. 5 dakika beklemiş olsaydım kapıya kadar 120 pesos’a çok daha hızlı bir biçimde zaten gidebilirdim. Bisikletçi’ye sadece 50 pesos verdim ve yoluna gitmesini kibarca söyledim arkamdan halen bağırarak para istiyordu ve yine geri dönüp istersen buraya polis çağırabilirim dedim. Susarak sessizce gitti…
Hızlı adımlar atarak Terminal 3’e sonunda vardım. Bundan sonra tecrübeli olduğumuz bir yerde yani herhangi bir hava alanındaydım. X-ray cihazını hızlı bir biçimde geçerek Air Asia’dan biletimi alarak çantamı gösterdim ve işlemleri hallettim. Gümrüğü geçerek ilgili Gate’e zamanında vardım. Terminal 1-3 arasında yürüyerek gitmem ve o uçağa yetişmem imkansızdı. Taksiciler ise bu iki Terminal arası kısa mesafe olduğu için götürmeyi bırakın durmaya bile tenezzül etmediler. Grab kullanmamak ise benim hatalarımdan biriydi neyseki bisikletçi ile büyük bir problem yaşamadık.
Buradan öğreneceğimiz konu her havalimanında ayrı ayrı terminaller olabilir bunları iyice kontrol etmek gerekir. Manila’daki hava alanı ise oldukça büyük ve 4 ayrı Terminal’in bir birlerine uzaklıkları oldukça uzak. Bisiklet ve motorsikletlere hava alanı yollarında çok güvenmemek gerek.
Konumuza dönelim. Gate’e giderken su makinesinden yanımda bulunan matarama su doldurdum. Bu bir Air Asia uçuşu oldığu için son derece gerekli çünkü uçakta su yada herhangi bir şey isterseniz bunların hepsi paralı. Çantama’da sevdiğim bir kaç bisküvi koydum çünkü Manila – Bali arası 4 saat süreceğinden açlık hissimi biraz olsun bastırmak niyetindeydim.
Dewberry benim en sevdiğim bisküvi markalarından, Asya kıtasında seyahat ediyorsam ve bulabiliyorsam uçağa binmeden önce mutlaka bunlardan yanıma alıyorum. Uçakta su, bisküvi derken 4 saatlik bir uçuş gerçekleştiriyorum ama 4 saat oldukça sarsıntılı geçiyor.
Türk Pasaportu Endonezya’da değerli bir pasaport, müslüman nufüs’un yoğun olduğu bu ülke’de Türkleri oldukça seviyorlar diyebilirim. Pasaport kontrolünü çok hızlı bir biçimde soru, sorgu olmadan geçmişken telefon hattı ve hostel’e ödeme yapabilmek için biraz para bozdurdum malesef kur çokta iyi değildi. Hava alanından çıkmadan önce bir sim kart alıyorum adı XL siz siz olun bu firmaya bulaşmayın. Bu firma ile ilgili düşüncelerimi bir sonraki yazıda belirteceğim.
Bali adasındayız, ne yani güney yarım küreye ayak bastık diye sorun sorunsalından kurtulduk mu? Eğer öyle düşünüyorsanız bence komik biri bile olabilirsiniz. Olaylar bundan sonra gelişmeye başlıyor. İlk başta hava Denpasar hava alanı Monopoly oyunu gibi oldukça komik. Kapıdan çıkar çıkmaz bir taksici ordusu peşinize düşüyor ve nereye gideceksiniz diye size sorular sormaya başlıyorlar. Yürüyeceğim dediğimde saat çok geç, çok tehlikeli diye korkutmaya çalışanlar bile olmuştu.
Taksicilere bulaşmamak için kendime hava alanına sadece 1 yada 1.5 kilometre uzaklıkta bir hostel bulmuştum. Taksici çemberini geçtikten sonra bir motorsiklet çemberine giriyorum. Taksicilerden kurtulduğuma henüz sevinememişken bu sefer motorsiklet taksilere yürüyeceğim diyorum. İçlerinden biri 2 dolara götürüm diyor, ben devam edince 1 dolara da götürürüm diyor ama benim yürüyeceğimi anlayınca vazgeçiyor.
Ara sokaklardan bir ana cadde’ye çıkıp kalacağım yerin önüne kadar geldiğimde tuhaf bir görüntü ile karşı karşıyayım. Kalablık bir gurup ellerinde sopalar ile elektrik tellerini kaldırıyorlar, ellerinde kocaman 2 büyük korkunç kukla ile sokaklarda gürültü yaparak ilerlemeye çalışıyorlar. Sopa ile tellerin kaldırılması bu büyük kuklaların yolda ilerlemesini sağlamak. Bizde ki Gulyabaniyi sokağa çıkart aynı durum yani… Konu ne diye merak eden varsa bundan sonra başıma gelecekler çok daha tuhaf… Bir sonraki yazıda görüşmek üzere hoşçakalın.
Göksel Baştürk 2018 | Yazı 2019